Çocuğun doğumdan öncesi annesi ile başlamış olan sosyalleşme aşaması, doğumdan sonraysa çevresinde yer alan ailesiyle ve akranlarıyla etkileşim içinde bulunması ile güçlenir. Akan ilişkisi, bebeklerin birbirinin farkına varıp ağlamalarına cevap vermeleriyle hayatın daha ilk haftalarında ortaya çıkar. İlk yılın sonuna gelindiğinde çocuklar artık akranı ile erken arkadaşlıklara biçim vermeye, çatışmaya, paylaşmaya, onlarla iletişim kurmaya başlar. Çocuğun hayatında ilk birkaç yılda aile çevresi birinci derece etkili olsa da, ilerleyen zamanlarda ailesinin çevresi çocuğun bütün gelişimsel ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz olur. Bu gibi durumlarda okulöncesi dönemine ait kurumlar, çocukların genellikle ilk akran tecrübelerini gerçekleştirdikleri alan olması sebebiyle büyük bir öneme sahiptir.
Çocukların işbirliği ve paylaşım içerisinde bir arada olabilmelerini desteklemekte olan akran ilişkisi, aynı zamanda bireyler arası ilişkiler açısından gerekli beceri ve bilgileri kazanmalarında, problemlerle başa çıkmalarında ve sorun çözebilmelerinde önemli bir rol oynar.
Bir arkadaş grubuna dâhil olan çocuk, kendisi hakkında daha önce fark etmediği özelliklerini öğrenebilir, aile içerisindeki yerinin dışında, akranları ile birlikte olduğu zaman kendi benliği konusundaki gerçekçi yapının da farkında olur. Grupta ne gibi katkıları olabildiğini sosyal ortam içerisinde görerek, yeteneklerini keşfederek, dışlanma veya kabul görme tarzı sosyal deneyimlerle karşılaşarak, zayıf ve güçlü yanlarını keşfedecektir. Oynamış olduğu oyunlar sayesinde kazanmış olduğu beceri derecelerine göre çocuk kendi gerçek sınırlarının farkına varacaktır.
Çocukların bazıları, akranları ile sürekli bir arada ve işbirliği içerisinde olmakta, akranlarınca sağlam arkadaşlıklar kurarak çok sevilirler. Bazı çocuklar ise akranlarına karşı saldırgan davranışlar sergileyerek oldukça az sayıda arkadaş sahibi olurlar. Çocuklar arasında gerçekleşen bu olumsuz ilişki ve davranış biçimleri çocukluktan yetişkinliğe kadar devam edebilir.
Zorbalık, taraflar arasında saldırganlık, eşit olmayan güç kullanımı ve bu eşitsiz güç kullanımının süreklilik göstermesi ve kasıtlı olarak yapılan şiddet eğilimli davranışlardır. Zorbalık, tekrar ederek aynı çocuklar arasında gerçekleşen, sözel, sosyal, fiziksel ve psikolojik saldırılardır.
Son zamanlarda zorbalık, okul öncesi dönemindeki çocukların günlük hayatlarının bir parçası olmuştur. Çocukların bazıları isteklerine ulaşabilmek için başka bir yol bilmediklerinden zorbalık davranışları sergiler. İsteklerini karşısındakilere ileterek onlarla olumlu etkileşimler kurmak yerine akranlarına gözdağı vererek ve hükmederek kontrol etmeyi tercih eder.
Akran zorbalığı, bir ya da birden fazla öğrencinin, kendilerinden güçsüz gördükleri öğrencileri, sürekli ve kasıtlı bir şekilde rahatsız etmesi ve karşıdakinin kendini koruyamayacak halde bulunduğu saldırganlık çeşididir. Akran zorbalığı, münakaşa, şiddet ve çatışmadan farklı bir durumdur ve arkadaşlar arası anlaşmazlıkmış gibi düşünülmemesi gerekir. Bu zorbalık çeşidinde gözü korkutma ve egemenlik kurma isteği bulunur.
Okul öncesi eğitim veren kurumlarda başarısız akran etkileşimlerinin kısa ve uzun vadelerde akademik, zihinsel, duygusal, sosyal ve psikolojik problemlerle ilişkilerini ortaya koyar.
Zorbalık bazı sorunlara da yol açar. Okul fobisi, depresyon, altını ıslatma, uyku sorunları, yoğunlaşma bozukluğu, gerginlik hissi, panik, kaygı ve huzursuzluk gibi psikolojik sorunlar bunlardan bazılarıdır. Okula gitmek istememe, okulu güvensiz bir yermiş gibi algılama, okula uyumda bozulmalar da zorbalığın akademik sorunlarıdır. Utangaçlık, içine kapanıklık, güvensizlik, kendini ifade edebilmekte zorluk çekme, arkadaşlık kurmada ve sürdürmede sıkıntılar yaşama, duygusal ve sosyal hayatta problemler ise zorbalığın sosyal sorunları arasında yer alır.
Akran zorbalığının altında bazı nedenler bulunur. Bu nedenlerden bazıları:
Zorbalık eğilimi gösteren her çocuk mutlaka uzman desteği almalıdır.
Bu Haberi Okudunuz Mu?